Bölge

BUNLARI NEREDE YETİŞTİRDİNİZ ?

BUNLARI NEREDE YETİŞTİRDİNİZ ? 1950 lerin başında ABD California Eyalet yönetimi bütün çalışanlara komünizme karşı olduklarını belirten bir bağlılık yemini belgesi imzalamaları için baskı yapınca California Üniversitesi ciddi bir tartışma..

BUNLARI NEREDE YETİŞTİRDİNİZ ?

BUNLARI NEREDE YETİŞTİRDİNİZ ?

1950 lerin başında ABD California Eyalet yönetimi bütün çalışanlara komünizme karşı olduklarını belirten bir bağlılık yemini belgesi imzalamaları için baskı yapınca California Üniversitesi ciddi bir tartışma ortamı içerisine düşüyor.

Üniversite içinde ve dışında bağlılık yeminine karşı çıkanlar olmasına karşın sonunda herkes bu belgeyi imzalıyor, imzalamayı reddeden birkaç profesör de işten atılıyor.

En ilginç karşı çıkış,Hitler Almanya’sından kaçarak Amerika’ya göç eden ünlü Ortaçağ Tarihi Profesörü E. K. KANTOROWİCZ ‘den geliyor. Karşı çıkışı ideolojik olmaktan ziyade bir eyalet memuru olarak sınıflandırılmak istemeyeşinden.

Kantorowicz , kendi sözleriyle:

“Cübbe giymeye hak kazanmış üç meslek grubu vardır. Bunlar, Hakimler,din adamları ve öğretim görevilieridir..Bu giysi ,giyen kişinin olgun bir düşünce yapısına sahip,karalarında bağımsız ve kendi vicdanına ve tanrısına karşı sorumlu olduğunu gösterir.

Cübbe , birbiriyle yakından ilgili bu üç mesleğin iç bağımsızlığını simgeler. Bunların baskı altında çalışmaya zorlanabilecek ve dışarıdan gelebilecek baskıya boyun eğecek en son meslekler olması gerekir.

Yüksek mahkeme hakimlerinin mahkemelerinde , başpiskoposların kiliselerinde , öğretim üyelerinin üniversitelerinde grev gözcülüğü yapacaklarını düşünmek bile saçmadır! Çünkü hakimler mahkemenin kendisidirler,din adamlarıinananlarla birlikte kilisenin kendisidirler ve profesörler öğrencilerle birlikte üniversitenin kendisidirler…bu kişiler kurumların kendisi oldukları için de ve kurum üzerinde , teşrifatçıların,temizlik işçilerinin ,mübaşirlerin ,kapıcı ve kalorifercilerin sahip olduklarının çok ötesinde ayrıcalıklı hakları vardır. ”

Kişisel fikrim şu ki Türkiye’de üniversite denen müessesenin artık çivisi çıkmıştır. Zira üniversite kurmak adına hemen her caddede bir bina kiralayıp bilmem ne üniversitesi diye tabela asıldığı, İlahiyat fakültelerinin pıtrak gibi çoğaldığı ve birçok hocanın ders esnasında ses kaydının alınıp YÖK marifetiyle soruşturma açıldığı, akademik dil yeterliliği için şart koşulan zor yabancı dil sınavlarının yerine çok basit bir sınav ihdas edilerek standardın alabildiğine düşürüldüğü ve buna koşut olarak neredeyse hemen herkesin doktora yapıp üniversitede hoca olma fırsatını yakaladığı, akademik kadro ilanlarında neredeyse adayın ayakkabı numarasına kadar yazıldığı, bacanak veya baldız gibi yakınlar için adrese teslim kadro ilanları yapıldığı, bir hadis profesörünün tıp fakültesine dekan atanmasından pek de farklı olmayan atama garabetlerinin yaşandığı, belli bir şahsın rektör olabilmesi uğruna kanun değişikliği yapıldığı bir ülkede

“üniversite” denen kurumun hakikaten çivisi çıkmıştır.

Fakat öte taraftan “vakıf ” adı altında hayır işliyor gibi görünüp devletin birçok vergi istisnalarından yararlanarak üniversiteleri birer ticari işletme haline getirenlerin bundan şikayet etmeye hakları yoktur.

Ayrıca protestocu öğrencilerin de Türkiye standartlarının üstünde sayılan böyle bir üniversitede hiçbir ücret ödemeden eğitim gördüklerini unutmaması gerekir. Bu standartlardaki bir üniversitede bedava eğitim pek rastlanılan bir uygulama değildir.

Örnek olarak gösterilen ABD ve Batı üniversitelerinde de öğretim üyeleri genellikle seçimle değil atamayla gelirler.

Potestolar ise gerçekten de çok utanç verici , tekrar tekrar izledim… Rektör zorlukla söz alıp, “Çocuklar bir randevum var, şimdi izin istiyorum. Ama yarın…” diyor.

Sözünü tamamlamasına bile izin vermeyip “Yuuuuuh!..” çekiyorlar.

Rektör “Bir soru da arkadan alalım…” diyerek hiç söz almayan bir öğrenciye söz veriyor.

Öğrenci sözü alır almaz, “Hiç utanmanız yok mu?” şeklinde “soru” yöneltiyor.

Bunların amerikan versiyonları ABD Kongre Binasını basıyorlar.

Bir genelleme yapmak istemem ama böyle edepsizce, kendinden büyük insanlarla nasıl konuşulacağını bile öğrenememiş “kültürlü” öğrencilerin anne ve babalarına şunu sormak gerekir:

– siz bunları nerede yetiştirdiniz?

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

Sitemizde yapacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra yayınlanacaktır.

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL