Köşe Yazıları

BİTMEYEN AŞK : KOBİ- BANKA

BİTMEYEN AŞK : KOBİ- BANKA Yerel haberlere bakıp Meslek Örgütleri ile Bankalar arasında imzalanan protokolleri gördükçe ,hele ki işletmelerin bu zor zamanlarında, acaba çözüm yolu bu mu diye düşünüyorum. Tabi..

BİTMEYEN AŞK : KOBİ- BANKA

BİTMEYEN AŞK : KOBİ- BANKA

Yerel haberlere bakıp Meslek Örgütleri ile Bankalar arasında imzalanan protokolleri gördükçe ,hele ki işletmelerin bu zor zamanlarında, acaba çözüm yolu bu mu diye düşünüyorum.

Tabi bir de projesi olup da finansmana erişemeyen girişimcilerin çaresizliği var.

Para bulma konusundaki endişelerini haklı buluyor muyum? Biraz evet, biraz hayır.

– Biraz evet: Çünkü fikrin hayata geçmesi ve büyümesi için her zaman finansal bir can suyuna ihtiyaç var.

– Biraz hayır: Çünkü ben ‘Fikriniz ve tutkunuz olsun, para bir şekilde bulunur’ gezegeninden geliyorum.

Geleyim sadede… Bugün konum, KOBİ’ler nasıl para bulur ya da neden bulamaz.

Para gerektiğinde bankalar nasıldır…

Tabii anlatacaklarım daha ziyade ‘küçük işletmeler ve bankacılık’ ağırlıklı olacaktır ama, ortaboy işletmelerin de aynı problemleri yaşadığını yakinen biliyorum ve takip ediyorum.

Bir kere şunu açıkça belirtmem lazım ki bankaların KOBİ aşkı konjonktürel bir hikaye. Öyle ya banka dediğiniz nanenin iş modeli ipotek ya da farklı bir teminata dayalı para satmak.

Sloganı: KOBİ’lerin yanındayız

Tercümesi: İpoteğin kadar konuş abi

Bulabildiğim üç cevap

Bakmayın siz öyle KOBİ’lerin ‘Yanındayız’ falan reklamlarına. ‘Banka neden KOBİ’lerin yanında olur ki ya da ne zaman KOBİ’lerin yanında olur ki?’ diye sormak lazım.

Bulabildiğim üç cevabı var.

1- Ekonomi iyidir, büyüme oranı yüksektir, bankanın da elinde atıl fon vardır ve büyümeye bağlı olarak bankanın risk iştahı kabarıktır,

2- Devlet KOBİ’lere verilecek kredilere destek ya da garanti sağlamıştır, kredinin bir kısmı için bankanın tuzu kurudur, kuru olmayan kısmını da zaten yine ipotek ya da benzer başka teminatlarla sizden köküne kadar garantiye alır,

3- Aslına bakarsanız bankaların KOBİ aşkı ‘tamamen duygusal’ dır. Yaptıkları işlemlerden büyük şirketlere oranla daha fazla faiz ve daha fazla komisyon aldıkları ve büyük şirketlere kıyasla pazarlık gücü düşük, nakde sıkışmış KOBİ’lerden daha fazla kar ettikleri için kredi kullandırılabilecek KOBİ’ler değerlidir bankalar için.

Bu üçü dışında kapik işlemez KOBİ’lere.

Diyeceksiniz ki banka ne yapsın, fikre dayalı fon sağlamak bankanın işi değildir, girişim sermayesi fonları, melek yatırımcılar ya da özel sermaye şirketleri vardır bu işler için.

Evet ama KOBİ’lere uymaz bu, o daha çok girişimci işidir. KOBİ’ysen ve potansiyelin de varsa nadiren melek yatırımcı vb. kapısı çalabilirsin. Zaten onlara da Türkiye’de kaç kişi ulaşabilir, nasıl ulaşabilir?

Bir de bunlar doğal olarak işe ortak olmak, işin içinde olmak, hızlı büyüme, hızlı kar ve hızlı çıkış ister.

Ama yatırım almak unutulmamalıdır ki ortak almaktır ve yatırımcınızın işinize de ortak olacağını önceden kabul etmek demektir.

Hadi buyur bakalım… Ya ortak istemiyorsa adam yanında? Öyle ya paylaşmak istemiyor adam fikrini, emeğini, işini; mecbur mu?

Adam ya da kadın, inandığı işi tek başına yapmak istiyor, ortak mortak istemiyor, satmak da istemiyor, işine karışılsın da istemiyor.

O zaman da kalırsın ‘KOBİ’lerin yanındayız’ reklamı yapan bankalara.

Hadi şimdi bir bakalım: Kobi nedir?

KOBİ olarak adlandırdığınız oluşumlar ya mal ve hizmet satan küçük veya orta boy kişisel teşebbüslerdirler ya da az sayıda ortaklı ufak şirket ve imalathaneler, ufak girişimlerdir.

Kronik bir şekilde finansman sıkıntısı çeken bu şirketlerin birikimi de sıfıra yakındır. Derinlikleri yoktur ve günlük yaşarlar. Ekonomik krizlere dayanma güçleri de çok düşüktür. Şaşmaz bir şekilde dört beş senede bir Türk ekonomisine musallat olan periyodik krizlerden hep nasiplerini alırlar. Her seferinde binlercesi kapanır. Tabiri caiz ise ülke genelinde yangında ilk feda edilenlerdirler.

Sıkıntı olduğunda yapabildikleri tek şeyi yapar, gayrimenkul veya altın satar, annecim babacım der, yastık altına bakarlar. Mali problemlerini öz kaynaklarıyla karşılamaya çalışırlar.

Avantajlı tarafları da vardır KOBİ’lerin. Patron şirketi oldukları için çok daha esnektirler, çabuk karar verir ve uygulamaya koyarlar. İmalat ve işletme maliyetleri de büyük şirketlere göre düşüktür. Bundan dolayı rekabet edebilmek için daha çok şansları vardır. Türk insanının yaratıcı gücü ve azmini, zor zamanlarına tanık olduğunuz KOBİ’lerde sıkça görebilirsiniz.

Peki bankalar için KOBİ nedir, hadi bir de ona bakalım.

Bazen dönem olur bankalar hazine işlerinden ve yüksek enflasyondan para kazanır, bazen de bu işlerle ilgili karları ciddi şekilde azalır ve KOBİ’ler ve diğer küçük işletmeler kıymete biner bankalar için.

Bir dönem “Neden uğraşayım bunlarla” diyen bankalar, bir başka dönem KOBİ’lerin peşinden koşar, ihtiyaçlarını düşünür ve reklam verir olur.

Fakat doğru dürüst bir aksiyon planı yoktur çoğu KOBİ’nin. Birçok KOBİ’de istihbarat zor, terslik anında tahsilat zor, doğru düzgün tutulan bir kayıt yok, hesap yok. 500 bin lira ciro yapar, defterde 50 bin liraya rastlamazsın. Haciz koyamazsın, batsa bulamazsın

KOBİ’ler hep baş ağrısı olmuştur bankalar için. Senelerce de böyle gitmiştir. Herhalde sistem ve ülkenin şartları onların böyle olmasına neden olmuştur.

‘Mars’a gideceğim’ desen tapu fotokopisi isterler

Sonuçta çalışmaz bu sistem. Türkiye’de bankanın karşısına çıkıp “Benim harika bir işim var, eski uçakları restore edip uzay mekiği yapıyorum, seneye Mars’a gideceğim, projeme biraz para lazım” dedin mi, şirketin son bilmem kaç senelik evraklarının tamamını, geçen ay ödenmiş elektrik, su, gaz faturalarının fotokopilerini ve size ait tapuların fotokopilerini isterler. “Mars’a gideceğim” dediğin projenin kendisi hariç, her türlü soruyu sorarlar.

Projenin ve fikrin hiçbir önemi yoktur banka için. Hiçbir aşamada samimi olarak fikir konuşulmaz. Dahası bu krediyi onaylayacak orta kademedeki yöneticiler risk almamak için adamın mal varlığına gaddarca ipotek koyarak kendini garantiye almak ister. Birçok proje ve belki de harika fikir finans sıkıntısından ölür bu nedenle. Birçok karlı olabilecek proje, ölür.

Türk halkının gayrimenkule olan zaafını ve hassasiyetini insafsızca sömürerek bankaları emlakçı dükkanına çevirirler.

Halbuki banka için gayrimenkul çoğunlukla ölü bir yatırım atıl duran bir yüktür.

Türkiye’de birçok proje ve belki de harika fikir finansal yetersizlikten ölüyor, ya da doğamıyor bile ne yazık ki.

Olması gereken

Aslında olması gereken nedir?

Şudur:

“Bir makine yapıyorum, tam bir dijital devrim” dediniz mi karşı tarafın bunu değerlendirebilecek bir uzmanı olmalı, işin fizibilitesi yapılmalı ve hatta belki bazı konularda eğer ihtiyaç varsa girişimci ya da KOBİ’ye yol göstermelidir. Proje eğer kıymetli bulunduysa fikre sahip çıkılmalı, böylece değer üstüne değer kazanmalı ve yücelmelidir.

Bu sayede hem KOBİ’nin işi görülmeli, hem de karşı taraf hakkıyla para kazanmalıdır.

Sonuçta ülke kazanacak, yeni bir iş kurulmuş ya da büyümüş olacak, yeni bir istihdam alanı oluşmuş ya da artmış olacak ve bunlara bağlı olarak da memleket ekonomisine ufak ya da büyük katkı sağlanacaktır.

Normalde bankaların kredi vermesinin sebebi insanlara ve kurumlara destek sağlamak ve bu arada tabii ki haklı olarak para kazanmak iken ülkemizde bankalar, insanların finansal güçlüklerini değerlendirerek mahvolması pahasına sırtlarından para kazanmayı meşru bir davranış gibi algılamaktadır.

Elbette bankaları ne garantili yatırım yapmak ne de para kazanmakla suçluyorum.

Ama bu şekilde de o bolca reklamı yapılan KOBİ-banka ilişkisinin de çıkmaz bir sokakta olduğunu düşünüyorum.

Demem o ki bankalar Türkiye’deki bu boşluğu dolduramıyor. Bu aşikar.

Halbuki Avrupa’da banka iş planınızı beğenirse ipoteksiz kredi verir. Beğenmezse tabii ki vermez .

Ama sen istediğin kadar tapu/ipotek koy dosyaya, Avrupa’da genel bankacılık kuralları ve anlayışına göre eğer bir şirketin iş planı ve bilançosu alınacak bir krediyi geri ödemek için yeterli görülmezse kredi verilmez.

Banka, “Bilanço ve iş planınız yetersiz, ama ille de ‘Ödeyeceğim’ diyorsanız siz bize gayrimenkul ipoteği verin, biz de size kredi verelim’ demez (Zaten gayrimenkul ipoteği alıp kredi vermeye ‘mortgage’ denir ve bu, insanları ev, işyeri ya da mülk sahibi yapmak için kullanılan bir modeldir).

SONUÇ:

KOBİ’ler ekonominin bu kadar büyük bir yüzdesini oluştururken finansman seçeneklerinin bu kadar kısıtlı olması onlar için çok üzücü bir durum.

Avrupa ekonomisinin çok güçlü olma sebeplerinden biri ve belki de en önemlisi KOBİ’lerdir. Avrupalı hükümetler bünyedeki 25 milyon KOBİ ve çalışanının vergi üretmesini ve ekonomiye can katmasını önemser, el üzerinde tutar KOBİ’lerini.

Aslında Devlet KOSGEB kanalı ile proje finansmanı sağlıyor. Ne yazık ki geçmiş yıllarda benim de içinde görev aldığım bir komisyonda 5 yıl boyunca kayda değer bir projeye rastlayamadık.

Devlet bir kenara, bankacılık sisteminin de kendine bir çekidüzen verip ‘teminat bankacılığı’ körlüğünden sıyrılarak ‘proje finansman bankacılığı’ seviyesine çıkması ve KOBİ’lerin de kendini toparlaması ve değişen dünya şartlarına nasıl daha iyi adapte olabilir, bir bakması lazım.

Şu yaşadığımız dönem, kayıtdışında kalayım da işimi öyle yürüteyim diye düşünen işletme sahiplerinin nasıl bir açmaza düştüklerinin hep hatırlanacağı bir süreç olmuştur umarım.

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

Sitemizde yapacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra yayınlanacaktır.

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL